Dünyamız kapsamlı ve derin bir dönüşüm sürecinden geçmektedir.
“Eski”, “miyadı dolmuş”, “yüksek miktarda enerji ve zaman tüketen” endüstriler, endüstri kolları, teknolojiler giderek yok olurken, dünya çapında emekçilerin çalışma ve yaşam koşulları, her yönden üstlerine gelen, köklü ve müthiş acılara gebe değişikliklerle yerinden oynamaktadır. On milyonlarca insan, “iş” bildikleri süreçlerin tamamen ya da kısmen ortadan kalktığına şahit olmaktadır.
Yaşamı tümüyle değiştiren süreçler her yanımızı sarmış ve sarmaktadır. Yeni teknolojiler, yeni enerji elde etme biçimleri, yeni üretici güç, araç ve yöntemler, küresel ölçekte her düzeyde yeni bir işbölümü kendini gösterirken, eski, zayıf, geri unsurlar çökmekte ve toplumu büyük acılara boğarak dağılmaktadır. Bugün Afganistan’dan ABD’ye kadar tüm cephelerde böyle bir süreçle karşı karşıyayız.
Çeşitli yazılarda “üçüncü dalga”, “endüstrileşme sonrası dönüşüm”, “enformasyon devrimi” ya da “bilgi devrimi” olarak adlandırılan bu süreç, getirdiği tüm çöküntünün ve toplumsal acıların yanında, aynı zamanda bir doğum sürecidir. Yeni üretim güçleri doğmaktadır. Dünya ekonomisi için, küresel çapta yeni altyapılar ortaya çıkmakta ve bunlar da kendi işleyişlerine uygun siyasal, toplumsal üstyapıları gerektirmekte, çağırmaktadır.
Bu sürecin (ya da süreçler silsilesinin) işin örgütlenmesine yönelik olarak dayattığı yeni yöntem ve biçimler, yeni çalışma ve yaşam koşulları, dünya emekçileri açısından, “emeğin üretim sürecinin içsel bir parçası olmaktan çıkacağı, insan faktörünün üretim sürecine nezaret eden ve onu düzenleyen bir konum alacağı…”, “işçinin üretim sürecinin artık başaktörü değil, ama sürecin yanına geçen bir nezaretçi” olabileceği, çok da uzak olmayan bir geleceği haber vermektedir. Ayrı ayrı her bireyin ve herkesin “tam gelişmesi” için nesnel olanakların, “insanlığın yabancılaşmış emekten kurtulmasının maddi temellerini döşeyen bir üretici güçler düzeyinin” adım adım yükselmesinden söz ediyoruz.
Egemen sınıfın sözcülerinin “yıkıcı yaratıcılık” dediği bu süreç, elbette, dünya işçi sınıfına karşı büyük tehlikeler, büyük tehditler içeriyor. Ama bunun yanında, hiç de istemeden, küresel emeğe kendini yeniden eğitme, yeniden öğrenme, silkinip kış uykusundan uyanma ve yeni bir sosyal - siyasal örgütlenme ile egemen sınıfların karşısına dikilme fırsatlarını verecek nesnel olanakları, küresel çapta tanıtıyor.
Dünya işçileri bu büyük değişimler çağında ortaya çıkan fırsatlardan, süreçte yaşananlardan ders çıkarmada; tehlike ve tehditleri küresel sınıf mücadelesinin olanaklarına ve kazanımlarına çevirmede yararlanabilir ve yararlanmalıdır.
EMAR-EFLR, bu anlayışla Türkiye’den, Birleşik Kırallık’tan, Avrupa ve öteki coğrafyalardan işçilere, emek örgütlerine, işçi insiyatiflerine, kurum ve kuruluşlarına bilim, araştırma ve öğrenim-eğitim alanında hizmet verecek, kendisine benzer kuruluşlarla yakın ilişki ve işbirliği içinde, emekçilerin yeniden dikkate değer bir güç olması doğrultusunda faaliyet gösterecektir.
EMAR-EFLR işçilerin kendi kişisel ilerlemesini ve yeniden uyanışını teşvik edecektir. Türkiye, Britanya, Avrupa ve öteki coğrafyaların sendikalarıyla kurduğu dürüst ve mütevazi ilişkilerinde her zaman “sendikal birlik – sendikal demokrasi ve militan eylem” anlayışını öne çıkaracak; katkısını işçi örgütlerinin, işçi dostu insiyatif ve kuruluşların işyerlerindeki ve büyük işçi sınıfı ailesinin toplumsal ve kültürel yaşamındaki rolünün gelişmesi ve güçlendirilmesi yönünde yapacaktır.
Hedeflerimiz
EMAR-EFLR Program Hedefleri
EMAR, sendikaların merkez, şube ve taban örgütlerine, emeğin her türlü girişim ve örgütlenmesine işyerlerinde, sektörde, bölgede, ülkede ve artık “işçi sınıfın evi” dememiz gereken yeryüzünde meydana gelen derin değişiklikleri, muazzam dönüşüm ve altüst oluşları anlamada yardımcı olacaktır.
EMAR, emeğin temsilcilerinin tüm üretim ve dağıtım süreçlerinde ve insanlığın yüzde 99’unun yaşamında her alanda meydana gelen, kapsamlı küresel değişikliklerin, bir yandan da ne gibi olanaklar sunduğunu öğrenmesine katkı yapacaktır.
EMAR sendikal hareketin mevcut tek dünya pazarında geleceğin mücadelelerini kazanabilmesi için, emeğin demokratik ve hümanist kültürü temelinde “kendinin farkında olma”, “kendi gücünü tanıma”, “kendine güven” kazanma ve pekiştirmede, “sınıfının bilincini yükseltme”de daha etkinleşmesine yardımcı olacaktır.
EMAR bu nedenle sendikal hareketin üye, temsilci ve profesyonellerinin küresel mücadele ruhunda eğitilmesi, bilgilenmesi için örgütsel kapasitenin geliştirilmesine özel dikkat sarf edecektir.
EMAR emeğin, doğumdan ölüme kadar yaşamın bütün evrelerinde bilimsel-araştırma yapan, demokratik öğrenim-eğitim alanında, sosyal-kültürel ve politik alanlarda örgütlenmeye katkı yapan bütün seçilmiş organ, insiyatif ve kuruluşlarıyla her düzeyde dayanışma ve işbirliği içinde olacaktır.
EMAR, kendi güç ve kapasitesi oranında, yukarıdaki amaçları destekleyen her türlü nitelikli bağımsız, bilimsel araştırma ve örgütlenme çabasını başlatacak, ya da gerekli desteği verecektir.
EMAR, hedeflerini gerçekleştirmeye yönelik olarak en iyi bilgilenmiş bir kuruluş olmak için, Türkiye, Birleşik Kırallık ve Avrupa’daki ve dünyanın öteki coğrafyalarındaki güncel gelişmeleri sürekli izleyecektir.
EMAR, bir yandankendi faaliyetlerini tanıtırken, hümanist felsefenin ve “sendikal birlik – sendikal demokrasi ve militan eylem”in işçilerin dünyasına kattığı yüksek değeri de gösterecektir.
EMAR, hem iç hem de dışa dönük faaliyetlerinde hakkaniyet değerlendirmesini sürekli yapacak ve belirlediği hedeflere ulaşılmasını gözetecektir.
EMAR örgütlü işçiler tarafından - tüm işçi sınıfı için yüksek nitelikli araştırma ve eğitim faaliyetlerini destekleyen; “en iyi uygulama” örnekleri hakkında bilgilendirme süreçlerinin işçiler ve/veya işçi örgütleri arasında “deneyim alışverişi” yoluyla kurulmasına ve geliştirilmesine önayak olan bir “mükemmel merkez” (centre of excellence) olmak durumundadır. Baktığı yer burasıdır.